25 Ocak 2006

parça 4 : AĞAÇ


İlk o zaman olmuştu. Adadaki o ıssız korulukta. Bankta sevgilisiyle otururken, bir anda korudaki ağaçlardan biri oluverdiği ve seneler öncesine gömdüğü bu garip anıya, belleğindeki tüm ayrıntılarıyla geri döndü.

Sevgilisiyle sevgili olmanın gerekliliklerinden olan o abuk subuk ve boş konuşmalardan birini yapıyorlardı. Sevgilisi kendi elleriyle yaptığı şımartılmışlığıyla ve tüm kibriyle bilmiş bilmiş konuşurken bir süre ona ve söylediklerine dikkatini vermeye çalıştı. Derken hemen önünde duran uzun kavağa takıldı gözü. Görebildiği her noktasına baktı ağacın. Baktı, baktı, bakarken bir anda sevgilisinin anlamsız konuşmalarını duymaz oldu ve zaman duruverdi. Derin bir nefes çekti ve "oh" dedi. Nefesini çekerken ağaç da onu içine doğru çekti sanki. Köklerini, yapraklarını, gözenekleriyle suyu çekişini ve suyun içindeki ilerleyişini ve rüzgârı tüm benliğiyle hissetti. Sonra o duran zaman büyük bir hızla ivmelenerek geriye gitmeye başladı; kış, sonbahar, yaz, ilkbahar... Seneler... Asırlar. Gördükleri inanılmazdı. Derken zaman birden tam tersine döndü. Yaprakları sararıyor, dökülüyor, yerine yenileri çıkıyor, gövdesi kalınlaşıyor, banka insanlar geliyor, gidiyor, kuşlar, adadaki sahipsiz atlar, herkes gelip gidiyor, bir o kalıyordu, diğer ağaçlarla birlikte. O ise gittikçe kalınlaşan gövdesi içinde, telaşsız, her ağacın kendisine özgü olan melodisi ve ritmiyle salınıyordu. O kadar huzurluydu ki.
Sonra bir anda girdiği hızla geri dönerek ağacı bırakıp, etten ve kemikten olan bedenine geri döndü. Ansızın bitivermişti. Sevgilisine baktı büyük bir hayretle. Hiçbir şey anlamamıştı ve hala konuşuyordu. Anlatsa inanmazdı. İnansa bile onunla olayın heyecanını ve güzelliğini paylaşmak bir yana kendisini dinlemediği için üstüne bir de kızardı. Canı müthiş sıkıldı. Kafasını sertçe yukarı kaldırdı ve sevgilisinin sözünü keserek "Hadi gidelim." dedi.

(illustrated by Halime Keskin)

Hiç yorum yok: