28 Şubat 2006

acaba + zaman = keşke

acabalar + keşkeler = hayat

dize: SEVİLESİ ZOR YA DA HER ŞEYE RAĞMEN

Ben hep sevilmeyeni sevdim,
Ya da sevilmesi zor olanı.
Sevebilmek için verilen emek çok olunca,
Daha bir kıymetli mi oluyor nedir?
Ya da ben de
Sevilesi zor, bir varlık olduğum için midir?
Bilmiyorum.

Güzel olanların hemen kapıldığı,
Geriye kolu çıkık ya da direksiyonu kırık oyuncakların kaldığı yerde,
Ben hep, geride bırakılanları sevdim.

Çıkık olmayan kolundan başladım sevmeye,
Ya da güzel boyalı gövdesinden.

Kırık direksiyonuna rağmen,
Çıkık koluna rağmen,
Her şeye rağmen sevdim onları.

Hayalimde tamamladım eksiklerini.
Ya da görmezden geldim.

Sonra onlar da o hayale inandılar
ve
Gittiler.

Ama külkedisi misali,
Hayal benim hayalim olunca,
Eksiklerine dönüverdiler.

Anlamadılar.

Hikmet bende değil ki,

Hayalde.

22 Şubat 2006

parça 9: SON SÖZLER ve LEYLAKLAR

Yaşlı Kadın hasta yatağında; "Keşke haklı olmasaydım hiç". Dedi.

Sonra buruk bir gülümsemeyle gözleri dolu dolu, "Hayat bana hep haklı ama mutsuz olmayı öngördü.." diye başladığı söze devam edecek oldu ama gözlerinin dolusu yüreğini de doldurmuş olacak ki durakladı. Bir süre sessizlikten sonra, "Herkes yaptıkları için özür diledi ve haklısın dedi ama..." dedi, sonra cümlesini tamamlamaktan vazgeçip ani bir hareketle gözlerindeki yaşları silerek, "Neyse.. Şükür geçti bitti hepsi. Tükettim en sonunda buradaki günlerimi ve nihayet sonuna geldim. Ne büyük ezaydı Rabbim, dünyadan çekip gitmek isteyip de günlerini doldurmak zorunda olmak." diyerek tamamladı sözlerini.
Elimi tuttu, kalbinin tüm sevecenliğiyle gözlerini gözlerime dikerek, "Sen sakın benim gibi olmaya kalkma olur mu? Olabildiğince subjektif, kendini kayıran, şımarık biri ol her zaman. Bırak haklı çıkmayı, hep sen özür dileyen ol. İnan insan daha mutlu oluyor."

Tüm hayatını özetleyen bu tavsiyesini hiçbir zaman unutmadım. Bir bahar günüydü onu hastanede ziyaret ettiğimde ve başucundaki leylaklar mis gibi kokuyordu. O zamandan sonra ne zaman leylak koklasam aklıma gelir, burulurum.

19 Şubat 2006

deneme 2: EKSİK Mİ TAMAMLAYAN MI?

Bazen hayatında bir eksik vardır.
Tamamlanmamışsındır.
Sende eksik olan sende değildir.
Gün gelir..... O eksik tamamlanır.
Kafandaki karmaşa diner.
Bir sakinlik.
Her şey gider kendi çözümünü bulur kendiliğinden ve sen başlarsı hayatını yeniden düzenlemeye.
Acaba ben eksik olan mıyım tamamlayan mı?

(İlk yazılış tarihi: 07.10.00 17.51 )

17 Şubat 2006

parça 8: FİNAL


Ne olacak benim sonum?
Peki, aslında gerçekten bir 'son' um olacak mı?

Yoksa başlangıcıyla bitişi farksız, öyle bir şey mi olacağım?
'Bir şey' olabilecek miyim peki?

O kadar zor ki bu;
Hayatını bir şey olmuş olarak bitirmek.

'Olmuş' olabilecek miyim acaba?
Offf bu daha da zor..

Derdim ne ki benim?
'Ben' olabilmek.

Sadece,
Hepsi,
Her şeye rağmen,
Bir 'ben'.

(ilk yazılış tarihi: 10.02.06)

çalışmalar: ANNEMİN İLK KARAKALEM ÇALIŞMALARINDAN...

15 Şubat 2006

diyaloglar - PSİKOLOGLA AŞK MAĞDURU;AŞKTA GURUR ve ONUR

- Gurur, yapmaktan utandığın kendine yakıştıramadığın şeylerdir. Aşkta gurur olmaz. Olursa aşk olmaz zaten. Onur ise sensindir. Seni temsil eden, seni sen yapan şeyler. Aşkta gurur olmaz. Zaten âşık olunca yaptığın her şeye şaşarsın. Ne olabileceğini görürsün âşık olunca. Her iki anlamda da. Mutluluğu da mutsuzluğu da aşırıdır aşkın. O yüzden aşktır zaten. Seni harika bir insan yapar ve acısında da yerlerde paçavra eder seni. Bilirsin, her yerde de böyle anlatılır ya zaten. Ama ne olursa olsun kendine yabancılaşmamak adına onurundan ödün vermezsin, vermemelisin. Bunlar seni sen yapmaktan uzaklaştıran şeylerdir. Aşk acısı geçince hastalıktan kalkmış gibi olursun sadece. Halsiz ama sensindir yine, hatta daha güçlü, tabi eğer onurunu zedelemediysen. Eğer zedelediysen hastalığın iyileşince kendini tanımakta zorluk çekersin. Bir kaybolmuşluk hissi peyda olur. Kendine gelmen çok çok daha zordur, bazı hallerde yoktur da geri dönüşü, eski halini özlersin. Yani aşkta gurur olmaz ama onursuz da sen olmazsın.

Daaaan etti kafasına bir şey bunları duyduğunda. Kalbi sıkıştı, daraldı. Demek ki o, aslında hiç âşık olmamıştı. Tamam, ağlamıştı günlerce üzüldüğünde ya da fiziksel acı çekmişti gidenin arkasından ama asla asla 'geri dön' diye yalvarmamıştı. 'Dön' bile dememişti hatta kimsenin ardından. Onu istemeyeni o hiç istemezdi, her zaman böyle olmuştu bu onun için. Onun hayatında 'ne olursa olsun ona ne yaparsa yapsın ille de o' diye bir anlayış hiç olmamıştı. Nasıl bir duyguydu acaba bu? Çok üzüldü sonra. Demek ki o gerçekten, tüm kalbiyle hiç aşık olmamıştı, gururunun önüne geçecek kadar kimseyi istememişti. Yoksa gururu onun onuru muydu?

10 Şubat 2006

parça 7: TERK EDİLİŞ

- Bir erkek seni istemedi diye sen kendinden niye vazgeçiyorsun ki. Böyle saçma şey mi olur? Hadi kalk giyin, üzerine şu sana çok yakışan yeşil kazağını giy, kuaföre gidiyoruz. Beyazların çıkmış bir sürü dipten. Namussuz herif sadece senin kendine güvenini değil saçının rengini de çalmış. Niye bunu kendinize yapıyorsunuz anlamıyorum ki. Erkeği de böyle bu devrin kadını da. Geçen gün Burak'a gittim onda da bir ağlamalar bir içmeler, kendinden geçmeler, bir karış sakal. Neymiş, Gül onu istemiyormuş. İstemiyorsa istemesin. O istemedi diye sen cezalı mısın yani? Sen beni istemiyorsan ben de seni istemiyorum diyeceksin. Gururlu ol biraz canım!


- Senin için söylemesi kolay. Hep böyle oldun sen, hep başın dik gezdin. Yaradılışın bu. Benden sen olmamı bekleme. diye güç bela fısıltıyla mırıldanma arası konuşabildi Filiz.


- Bak bebeğim, en sert gözükenler en kırılmaya yatkın olanlardır bunu unutma. Ben anamın karnından böyle de doğmadım bunu da unutma. Hayat herkesi başka şekilde terbiye ediyor. Konu şu anda ben olmadığım için bunu burada kapatıyorum yoksa bir anlatırım, oturur bu sefer benim için ağlarsın.
Sen hayatımda gördüğüm en sevilesi varlıklardan birisin. Seni çiçek gibi yetiştiren her şeyden sakınan annen baban senin üzerine böyle titrerken kimsenin seni bu kadar üzmesine yaralamasına izin verme. Tamam üzül, ağla, yasını tut gidenin ama bu kadar da değil be canım!Hani Allah inancın olmasa canını da vereceksin, tam olacak saçma sapan. Hadi bak, kuaförden sonra süper bir fuar varmış ona götüreceğim seni. Ağaç İşleme Makinesi Fuarı. Bayılacaksın, fuar delisi seni.

Gerçekten de kuaförden sonra Filiz fuara gidince o ruh halinden çıkmış, şimdiye kadar en ufak bir fikri olmayan ağaç işleme ve yan sanayi hakkında olan tüm makineleri, aletleri hayretler içerisinde ve büyük bir ilgiyle inceleyip tek tek tüm fuar stantlarını gezerek Aslı'yı canından bezdirmişti. Filiz'in yüzünde, bilmeyene son derece sıkıcı gelen bir fuarda değil de sanki lunaparkta ya da bir alışveriş merkezinde geziyormuş sevinci vardı. Aslı?yı hep şaşırtmıştı bu yönleriyle. O, annesinin babasının kuzusu, çıtı pıtı, sesini bile zor yükselten kızın en sevdiği şeylerden biriydi fuar gezmek. Bu merakı onun ciddi bir genel kültür birikimine sahip olmasını da sağlamıştı. En umulmadık zamanda EMAR cihazının performansından ya da iplik dokuma makinesinin bakımında hangi yağın kullanılması gerektiğinden bahsedebilirdi ki erkekleri en çok cezbeden yanı da buydu zaten, karşılarında onlara sıkıcı gelen işlerine ait bilgileri onunla paylaşabilecek bir kadın bulmak.

(illustrated by Halime Keskin)

08 Şubat 2006

vesikalık

http://images.southparkstudios.com/games/create/

önemli kararlar : 2

kararımı verdim...

önemli kararlar : 1

kararımı verdim...

(ilk yazılış tarihi: 08/01/06)









genel ruh halleri: YAŞAMAK MI ÖLMEK Mİ

Ne zaman başladı bu ölüme sevdam, hangi ara vazgeçtim hayattan hiç bilmiyorum. Öyle kimsenin yaşamadığı, ağır acıları da tatmadım ama tek bildiğim beni hayata bağlayan hiçbir şeyin olmadığı.

Uzuncadır böyle bu.

Biri gelse, "Tamam, bitti. hadi bırak herşeyi. Gidiyoruz." dese, tek bir saniye düşünmem, duraklamam bile. Ne varsa elimde, fırlatıp atıp yere, koşa koşa uzaklaşırım hem de hiç arkama bakmadan.

O kadar imreniyorum ki ne olursa olsun yaşamak isteyenlere.

Ama olmadı mı olmuyor meret işte.

(illustrated by Halime Keskin)

kendi kendine verilen sözler 1 : VENEDİK




Seneye şubat ayında Venedik'e gideceğim, festivale...