28 Aralık 2005

günce - YOL 2

Otobüs Düşün-cesi

Bir otobüs güncesine daha hoş geldiniz. Çok yolculuk yapanlarda vardır bu. Saatlere göre farklı düşünceler, hüzünler. Tabi mekan otobüs olunca, zaman da yol, günce demek yanlış oluyor. Düşün-ce demek mi doğru acaba? Düşünce değişimine göre tanımlarsak geçen zamanı çok da yanlış değil gibi, ne dersiniz?
Bu seferki dönüş yolu. Gelirken mesela ilginç olarak inek bolluğu vardı yollarda. Hıı, bildiğimiz inek. Ama çobanları yoktu o enteresan. Ya çoban kıtlığı ,vardı ya da ineklerimiz trenden ümidi kesip kendilerini yola vermişler. Tam üç farklı yerde birer ikişer saat arayla üç farklı inek sürüsü gördüm ve bunlardan ikisi bildiğimiz üst geçitten otoyolun karşısına geçmek suretiyle tek sıra halinde arz-ı endam ediyorlardı ki başlarında çoban yoktu vallahi. İlkinde aymadım, öyle baktım ben de onlara yadırgamayarak hemcinsleri gibi. İkincisinde "Allah Allah", üçüncüsünde "yok canım" dedim artık.

Doktor ve Arıza...

Ne kadar karizmatik bir meslek bu doktorluk kardeşim.
Otobüste biri arızalandı, hemen aranızda doktor var mı nidasına ellili yaşlarda bir bayan kendinden emin adımlarla yerinden kalkıp hastanın yanına gitti. Akabinde nabız kontrol, rutin sorular..vs.
Maalesef acil durum mesleği değil bizimkisi. Pardon aramızda mimar var mı arkadaşın ?evi? gelmiş de.
Netekim bu kısa mola ve arızalanan yolcu giderilmesinden sonra yolculuğumuza devam ediyoruz.

Yine...

Allah'ım yine yoldayım yine bilmem kaçıncı ben sayamadım içim kaldırmıyor siz sayın yolculuklarımdan birini yapmaktayım. Çok da severim aslında şööyle rahat otobüs yolculuklarını. İnsanın kendisiyle kaldığı ve ister istemez o anki hayatı ile ilgili kendine özet geçtiği keyifli zorunlu aralardır. Tabi kendisiyle kalmasını sevenlere. Çünkü ne kadar kitap, dergi, gazete okuma ya da film izleme gibi aktivitelere vermeye çalışsanız da kendinizi, yanınızdaki pencereden akan geçişlerle beraber sizin de beyninizdeki düşünce akışınız başlar ister istemez.
Bu yolculuk accayip keyifsiz olacak benim için çünkü güneş batmakta ve benim en büyük eğlencem cam kenarı manzaram gittikçe kararmakta. Sevmiyorum gece yolculuğunu. Görüntü bir yerden sonra aynı oluyor; 101. lamba, 102. lamba...vs?


Adına Muhalif Tez

Böyle tıngır mıngır yazdığıma bakmayın çok da keyifsizim aslında. Daha çok da sinirli. Akademik bölümler arası bir adet kıçıkırık A4 kağıda sahip çıkılamaması basiretsizliği nedeniyle yüksek lisans tezi zamanında teslim edilmemiş kişi muamelesi görmüş ve ne olacağı Cuma günü o A4 kağıda sahip çıkamayanları yöneten yönetim kurulunda belli olacak biriyim şu anda. Yine de sinirlenmezdim de bu olumsuzluğu A4 acizi kurumun format kaprisleri yüzünden tam üç kere tez cildi bozdurup tekrar tekrar yaptırma üzerine yaşayınca insan ister istemez bir hoş oluyor canım. Böyle nasıl desem kafayı sıyırıp olmadık şeyleri yapanlara pek içiniz ısınıveriyor. Yedi düvelini düvelleyesiniz falan gelebiliyor ihtiyaç olarak. O noktada sakinleşmek için işi şakaya vuruyorsunuz aksi takdirde bünye kaldırmıyor. Yanınızdakilerin aha şimdi gülerken bir anda ALLAAAAH diye duvara kafa atacak bakışlarına maruz kalıyorsunuz hafiften sizin ayarı kaçırdığınızı ve çok da haksız olmadığınızı düşünenler tarafından ama onlar da eğleniyorlar bir yandan. Çünkü siz en ağlanacak halinize gülerken onlara da eğlence çıkıyor.

Törpü ve İslam...

Vee hava karardı akşam oldu. Yine vee üzerine bir de sanırım diyerek beden başka sıkıntıdan tırnak törpüleyip sonra da büyük bir ciddiyetle İslam İlmihali okuyan bir yolcu daha yok. Okumak lazım kardeşim, kaçınız biliyor İslam gereklerine göre yaşam kuralları neymiş? Kuran da değil ki bu abdest alıp merasimle açalım kapağını. Yani aslında otobüste ikinci arıza yolcu benim. Öbür teyze fena oldu zaten, biz de bıraktık ilk benzincide.

Hiç yorum yok: