26 Şubat 2007

parça 20:TESLİMİYET Mİ ?

( parça 19’un devamı)

Okuyorum Ülker Teyze. Dedim. "Ya öyle mi, hangi bölümde?" diye sordu, "Tiyatro" dedim kısaca. "Ne kadar güzel bir seçim. Böylece tek hayatla bir sürü değişik hayatlar ve ruh halleri yaşama şansın olacak demek. Ve üstelik bunu meslek olarak icra edip üzerine bir de para alacaksın." Diye yorumladı. Cevaplarıyla beni şaşırtmaya devam ediyordu. İlerideki mesleğim hakkında kelimesi kelimesine ben de böyle düşünüyordum çünkü. Babamın eski sevgilisi olmasa neredeyse sevecektim.

Ona olan bu kızgınlığım anneme olan haksızlıktan değildi. Kendimi bildim bileli babamın göz bebeği hep bendim. Annem ikinci sıradaydı. Aramızdaki diyaloga hiç karışmaz ve kıskanmaz uzaktan memnun, izlerdi sadece. Şimdi ise beni tahtımdan edenin ve aslında baştan beri esas kraliçenin o olduğunu öğrenmiştim. Yine de her şeye rağmen çok geçmeden ben de onu sevenler arasına katılacağımı hissediyor ve bu teslimiyete daha da sinirleniyordum.

Onunla karşılaşan herkesin kaçınılmaz sonuymuş bu. Ya çok severler ya da savaş açarlarmış ve her iki durum da bir ömür boyu sürermiş. Nefret eden neden nefret ettiğini de bilmezmiş ama ona ya hayran olurmuşsun ya da yenilmiş hissedermişsin yanında. Bir ortama girdiğinde o anda egemenlik kimin üzerindeyse bir şekilde teslim alır, kendini egemen kılarmış. Hiç konuşmasa bile yaparmış bunu, hareketleri ve zarafeti ile. "Pöh, babam da amma büyütüyor gözünde bu kadını" demiştim tüm bunları ilk duyduğumda. Fakat hakkını teslim etmek lazımdı. Gerçekten de hareketleri ve yaklaşımıyla karşısındakinde ona her şeyini anlatma ve paylaşma isteği uyandırıyordu.

"Kaçıncı sınıftasın?" diye devam etti. "Üç" dedim. Sonra bilmem neden, birden "Bir hafta önce bir dizide oynamak için bir hocamdan teklif aldım" deyiverdim. Bu samimiyetime şaşırmış ve sevinmiş, "Ya, ne yapacaksın peki bu konuda?" diye sordu. "Rol almayı çok istiyorum ama babam sıcak bakmıyor maalesef. Ben de onu ezmek istemiyorum. Hâlbuki eften püften piyasa dizisi olmayacak ki. Oyuncu kadrosu çok sağlam tiyatroculardan oluşuyor ama ben kim olduklarını bile sayamadan babam bir daha düşün istersen diye kestirip attı." Dedim bir nefeste ve durdum. Allah'ım niye anlatıyordum ki bunları? Kimdi ki karşımdaki? Ne umuyordum? Babamdan benim adıma izin almasını mı?

Ona anlatmamdaki tereddüdümü yüzümden hemen anladı. "Dediği gibi bir daha düşün o zaman sen de. Hem böylece onun tavsiyesini dinlemiş olursun. Kararın değişmezse de ona göre konuşursun." Dedi.

Sustuk yeniden. Ülker Teyze biten çayımı yenilerken kendimi ona hayran hayran bakıp "Hareketleri ne kadar da zarif. Çay seromonisindeki japon kadınlarına benziyor." diye düşünürken buldum. "Öf babamın etkisinde çok kaldım herhalde" diye geçirdim içimden.

Ama sen hiçbir şey anlatmıyorsun? Diye sorumu yineledim merak içinde. "Senin beni merak ettiğin kadar ben de seni merak ediyorum."

Hiç yorum yok: