04 Mayıs 2007

parça 22: YA SEVMEYİ YA SEVİLMEYİ SEÇERSİN

Yanılıyorsun, İdil. Ben hiçbir zaman kendimi ezilen zavallı konumunda düşünmedim. Aksine, tüm hayatımdan, aşkımdan büyük keyif aldım her zaman. Yaşadığım üzüntüler normal bir aşığın yaşadıklarını geçmedi ağırlığınca.
Nasıl anlatsam sana, bu tamamıyla bir seçim. Ya sevmeyi ya da sevilmeyi seçersin. Ben ilkini seçtim ve bu bence kesinlikle daha mutlu bir sonuç getirdi. Düşünsene, en azından baban gibi "keşke" lerim olmadı, pişmanlığım, hiç olmadı. Bilerek yaptım seçimimi. Bir hayal kırıklığı sonrası ikinci bir planı yaşamak olmadı hayatım.
Ben "her şeye rağmen" diyerek babanı sevmeyi seçtim. Beni başlarda sevmediğini bilerek. Ama koşulsuz sevince ve kendine inanınca tüm dünya senin istediğini vermeye odaklanıyor ya da sen beklentilerini sıfıra indirdiğin için her artı değer seni sonsuz mutlu ediyor. Babanın ilk beni kıskandığı zamanı hatırlıyorum. Ne kadar hoşuma gittiğini anlatamam. Ne kadar sevindiğimi. Bu, beni sahiplenmeye ve istemeye başladığını gösteriyordu çünkü.
Sonra bana ilk "seni seviyorum" deyişini. Eminim Ülker’den çok daha mutlu olmuş ve keyif almışımdır çünkü onu duymak için emek verdim ben. Beklenmedik bir anda, karşılığında hiçbir şey yapmadan bu cümleyi duyan birinden çok daha mutlu olmuşumdur. Çünkü ben bu sözü uzun süre bekledim.

Nasıl bilmem, nasıl anlamam ki benden önce yaşananları, baban kırık bir ayna gibi dolaşırken? İlk gözlerine baktığımda anladım tabi ama garip, bu babanı sevmemi engellemedi, ona olan sevgimi de azaltmadı. Neden diye çok defa sordum kendime ve cevabım kesindi; "çünkü öyle" idi.
Böyle olmalıdır cevap tam da. Aşkını açıklayamamalısın, en azından özünü, yani niye olduğunu. Sevdiğinle ilgili olumlu yönler, ne bileyim mesela yardımsever olması, art niyet taşımaması gibi değerler aşkını ve ona olan hayranlığını pekiştirmeli tabi ama çatkısını bunlar oluşturmamalı. Sevdiğinin olumsuzlukları ne olursa olsun özünden alıp eksiltmemeli. Kalbin gördüğün anda ya da çok geçmeden ona akıvermeli geri dönüşü olmamacasına.
Bir insan, şöyle iyi böyle harika diyerek, yani sebep gösterilerek sevilmez. Asıl pişmanlık bu noktada başlar. Ne yani, ondan daha yardımsever ondan "daha" olan birini bulunca terk edip öbürüne mi gideceksin?

Aşk öyle olmalı ki mesela on tane adam olsa karşında ve bunlardan bir tanesi baban olsa, diğerleri de ondan daha nitelikli adamlar olsa ben yine de babanı seçerim tereddütsüz. Nedenini sorarsan da "işte" derim sadece.

Yani demek istediğim, ne olursa olsun onu seçmelisin ve sebebini de açıklayamamalı ama kalbinde bilmelisin. Sadece kelimelerle ifadesi olamamalı o kadar, ama bilmelisin.

Esas kayıp, hayatın boyunca "gerçekten sevdim" diyememektir. Ömrün boyunca yanında olacak eşin için. Çünkü bu gerçekten çok büyük bir kayıp. Bunu benim gibi sevmeyi seçenler anlar. Tüm olay bu, seçmek. İnsan seçimleriyle yaşar güzel kızım unutma. Ben, pişman olmamayı seçtim. Gerçekten sevince de pişman olmazsın hiç. O yüzden benim için sakın üzülme ve bana oradan mavi ipliğimi ver bakalım, mine çiçekleriyle bezemeye karar verdim örtüyü.

Hiç yorum yok: