17 Mart 2006

parça 10: MEKTUP


"Ben öldükten sonra ilk cuma," diye başlıyordu mektup, "...çocuklar gittikten sonra keşfettiğimiz yere yemeğe gideceksin, her Cuma akşamı yaptığımız gibi. Nasıl da bulduk bu yeri değil mi?Çokbilmiş cimcimeler bir de onlarsız çok sıkılacağımızdan endişe ederlerdi. Hâlbuki seninle biz hiç birbirimizden sıkılmadık. Farklı olarak, bu sefer kravatın biraz yana kaymış ve gömleğinin yakaları düzgün olmayacak çünkü ben bağlamamış olacağım. Ama sen her zamanki gibi olmaya çalış olur mu? Sana her Cuma tekrar âşık olduğum gibi.

Yemekten sonra yatağımıza yatarken başucumuzdaki teypten şarkımızı çalmayı sakın unutma. Beraber sarılıp yattığımız, senin benim saçlarımı okşayarak sözlerini mırıldandığın. Ah bebeğim, 30 yıldır evde olduğumuz her Cuma ben şarkının ikinci nakaratını senden hiç dinleyemedim. O tatlı uykun hemen alırdı seni benden. Ben de şarkı bitene kadar senin o güzel yüzünün her santimetrekaresine ikinci nakaratı söylerdim. Son zamanlarda o kırışmış yüzünün her çizgisine şahitlik ettiğim yüzüne bakıp gözlerimden yaş gelmesini engelleyemeden uykuya dalardım."

Nahit, her Cuma beraber yaptıkları her şeyi tam onun dilediği gibi yaptı. Gerçekten de kravatını düzgün bağlamayı becerememişti. Restauranta gitti, usulca yemeğini yedi ve yürüyerek eve döndü. Pijamalarını giydi, yatağa yattı ama dayanamadı, kalktı. Salondaki tüm yastıkları yatağa getirdi ve sanki o orada yatıyormuş da arkasını dönmüş gibi görünsün diye yastıkları yatağın sağ tarafına dizdi ve üstüne yorganı çekti. Elinde ona yazdığı son mektup, yatağa tekrar girdikten sonra teybin düğmesine bastı ve karşısında Zeliş varmış gibi şarkıyı mırıldanmaya başladı. İlk nakarat bittiğinde gözündeki yaşları daha fazla tutamadı Nahit. Bu sefer o ağlıyor, gözünde yaşlar, teypte şarkının son mısraları, Zeliş'ine onu her zaman çok seveceğini söylüyordu.

(ilk yazılış tarihi: 15.03.06)

2 yorum:

Zafer Karkac dedi ki...

çok güzel olmuş bu..

Shemsa dedi ki...

teşekkür ederim.